İngiltere Premier Ligi bir çok futbolsevere göre dünyanın en iyi ligi kabul ediliyor. 92 yılı Şubat'ında başlayan bu oluşum taraflı tarafsız tüm futbolseverin ilgisini uyandırdı. Bence, bu ilginin en temel sebebi rekabet, heyecan ve futbolun güzel tarafının ortaya çıkarılma çabası. Ülke, yayıncı kuruluşlar, stadyumlar, seyirciler, çim her şey futbola dahası spora o kadar uygun ve enfes ki. Bu post'u atmamın sebebine gelecek olursam geçen gün dikkatimi bir istatistik çekti, bunu paylaşmak istedim.

Temelde her takımın birbirine yakın seviyelerde mücadele etmesi ve rekabetin korunması için çaba sarf eden Premier Lig, bu çabasının karşılığını sürpriz sonuçlarla ve rekabetin ateşlenmesiyle alıyor. Aşağıdaki iki farklı puan tablosundan dört takım seçtim. Bunlar; Arsenal, Aston Villa, Blackburn ve Manchester United. İlk tabloda, genel puan durumunda son 10 sırada yer alan takımlara karşı, ikinci tabloda ise ilk 10 sıradaki takımlara karşı alınan sonuçlar üzerinden puan durumu yapıldı.

Son 10 sıradaki takımlara karşı en başarılı takım kuşkusuz Arsenal. Bol pasa dayalı efektif futbol tarzları nispeten güçsüz takımları açmayı iyi becermiş. Maç başına 2,62 puan toplamış ve 13 maçta 11 galibiyet almış. Aston Villa ve Blackburn de genel puan durumlarına nispeten çok başarılı maçlar çıkartıp maç başına 2,09-2,20 puan toplamışlar ki Manchester United'ın bu tabloda maç başına 2 puan topladığını göz önüne alırsak hiç de az bir ortalama değil.

Sanırım en kritik tablo bu olsa gerek, ilk 10 sıradaki takımlarla yapılan maçlar ligin belirleyicisi olmuş. Son 10 sıradaki takımlara karşı adeta şov yapan Arsenal bu tabloda resmen çökmüş durumda, maç başına 1,20 puanla 10. olmuş. Bu da onların büyük maçları, nispeten güçlü takımlarla oynamayı beceremediklerini gösteriyor. Aston Villa ve Blackburn ise Arsenal'den daha fazla değişiklik gösteren iki klüp. Zayıf takımları kolayca sindiren bu iki ekip maç başına 2,20-2,09 puan toplarken, ilk 10 sıradaki ekiplere karşı toplamda 27 maçta 3 galibiyet 5 beraberlik alabilirken 19 maçta ise sahadan yenik olarak ayrıldı, maç başına 0,62-0,43 puan topladı.

Bu tablo aslında ligin zirvesinde niye Manchester United olduğunu gösteriyor. Zayıf takımlara karşı özellikle deplasmanlarda nispeten zorlanan ama 6 galibiyet 6 beraberlik alan Manchester, ilk 10 sıradaki rakipleriyle yaptığı 11 maçın tam 8 tanesini kazanıp hiç bir maçı kaybetmemiş durumda.

Lig genelinde Manchester United zaten 23 maçta 14 galibiyet 9 beraberlik almış durumda. 9 beraberlik fazla görünebilir belki ama hiç maç kaybetmediğini, büyük takımlarla oynadığı "6 puan değerindeki" maçları kazanmasıyla şampiyonluğun en büyük favorisi olma yolunda adım adım ilerliyor. Hani bizde bir laf vardır ya şampiyonluk yolu Anadolu'dan geçer diye, sanırım bu İngiltere ligi için pek de geçerli değil. Ne dersiniz?

İngiltere basınına göre Inter, Galler milli takımında da görev yapan Tottenham'ın sol beki Gareth Bale için tam olarak 40 Milyon £ tutarında bir teklifle Tottenham'ın kapısını çaldı. Southampton altyapısından yetişen 21 yaşındaki sol bek bu sezon geride kalan şampiyonlar ligi grup maçlarındaki iki Inter maçında toplam 3 gol 2 asist yapıp adeta transfer piyasasının en çok konuşulan isimlerinden biri olmuştu. Bu maçlarda pozisyonu gereği dünyanın sayılı sağ beklerinden olan Maicon karşısındaki performansı akıllara zarardı. Öyle ki Londra'da oynanan  ikinci maçta Tottenham seyircisi "Maicon'a taksi çağırın!" diye tempo tutarak brezilyalı oyuncunun düştüğü durumu özetledi. Bu transferin, gerçekleşmesi halinde Bale'in en pahalı Britanyalı oyuncu olarak tarihe geçeceğini de unutmayalım. Şu anki rekor ise 29 Milyon £ ile Leeds United'tan Manchester United'a geçen Rio Ferdinand'a ait. İzleyip görelim, Bale gerçekten Tottenham için paha biçilmez mi? 

Tim Sparv (1987)